Argo Kumar Terimleri – Ne demek? – Argo Anlamı

-A-
Abantaj: Bakara da kazandıran sayılardan olan 8, 9 aç-mak.
Acıbadem: Kurnaz, açık göz.
Açık göz: Kurnaz, hile yutmaz. Hilekar oyuncu, fendbaz.
Açılma, açılmak: Sır söylemek.
Akoza: Sağlamlaştır, söyle, haber ver.
Aktarma: Devir etme.
Alavere: Alıp verme, avuç içindeki zarı değiştirme.
Alebon: Temiz, hilesiz, harbi oyun.
Apakay posta: Hepsi beraber. Birkaç elde kazanılan parayı eksiltmeden koymak, hepsini birden oynamak.
Apro: Sıfır.
Araklamak: Çalmak.
Arma: Altın saat, köstek, pırlanta yüzük.
Arnavut zan: Atıldığı zaman fırıldak gibi dönen beş köşeli zar.
Arşuval: İki kağıda para koymak sureti ile oynamak.
Asis: Ben de varım, oyuna bende katılacağım.
Asker: Para.
Aslan payı: Boğuntu, kafes işlerinde en pahalı pay, manodan fazla pay almak.
Avanta: Hırsızlıkla kazanan bir kumarbazdan sus payı almak.
Avel: Aptal, budala, enayi.
Averta: Açık, serbest.
Ayna gibi oldum: Paralarımın hepsini kaybettim.
Aynasız: Zar.

-B-
Ballandır: Gönder, ver bakalım.
Batuta: Yirmi, yirmi beş kağıtla yapılan bir hile.
Bayılmak: Cepteki paraların hepsini kaybetmek.
Beni gör Bana da bir şey ver.
Bindirme: Bir nevi zar atış şekli.
Bitirim: Barbut oynanılan yer, kahve, kumarhane.
Bitirimci: Barbut kahvesi işleten, barbut oynatan adam.
Bitli: Az paralı, parasız.
Bizden: Kumarbaz, açık göz.
Boğuntu: Hilekarlıkla para kazanmak, hilekarlık yapmak için düzen kurmak.

-C-
Camarî Fortför.
Caro: Sıfır.
Cavlaklaşmak: Sulanmak, hiç yoktan kavga çıkarmak.
Cınkçı: Kavga çıkaran.
Cıvalı zar Hileli zar.
Cızlam: Kaçmak, savuşmak.
Cifte: Sayısız, boş, kafa.
Cueto: Kahve oyunlarına verilen ad.

-Ç-
Çakal: Kunjaz, bütün oyun hilelerini bilen ve yapan.
Çarşaf: Kağıt para.
Çıkmış: Kasaya teslim edilen para, tabelacıya verilen para.
Çıngardır Kavgacıdır.

-D-
Daha genç: Parası var, bitmedi.
Dahla: Teklif et, sor.
Dav: Her kağıt aldıkça ortaya para koymak.
Dehle: Sav, atlat.
Deklare: Yeniden para koymak.
Denge koymak: Emanet bırakmak.
Denyo: Rehin bırakmak, emanet koymak.
Dışarı: Kazanmak.
Doktorlu kağıt: İşaretli iskambil, sirkaflanmış kağıt.
Dokuz monte: Poker hilelerinden biri.
Dolma: Kağıttan kazanılacak bir şekilde istif etmek.
Dolu zar: Cıvalı zar.
Dukme: Büyük para.
Dumancı: Hiç denecek kadar parayla, çok para kazanan oyuncu.
Dümen: Saf bir oyuncuyu, hilekar oyuncuyla oyuna tutuşturmak için yollar aramak.
Dümenci: Saf, paralı oyuncuyu kumarhaneye düşüren.

-E-
Enayi: Sersem, aptal.
Erketeci: Gözcü.
Eseni tut: Artık hile yapmayı bırak.
Esnaf: Kumarbaz, kahve kahve dolaşan kumar hırsızı.
Eyi etmek: Önündeki para bitince tekrar koymak.

-F-
Faça: İskambil destesinin en altındaki kağıt.
Faka basb: Hileyi yuttu.
Faıfarallu: Kumarhanelerde tutulan masraf defterine adının yazılmasında mahzur görülen kimselerin yerine ya-zılan bir tabirdir.
Fendbaz: Kumar hırsızı.
Fındık: Dolu, hileli zar.
Filik: Otuz bir de kullanılır. Birli ile İkiliye derler.
Filiz: Otuz bir de kullanılır. Birli ile üçlüye derler.
Fino: İnce işçilik.
Fotiıaj: Olası pas yapan oyuncunun elini bozmak için 2 veya 3 sayıda durmak.

-G-
Galan: Paralı.
Ganyot Kumarhanecinin oyun oynatma hakkı olarak aldığı para, mano.
Gargi: Mevcut parasını bir kağıda koymak. Altı, yedi defa kazandığını geri çekmemek, hepsine bir zar atmak.
Gebe zar: Hileli zar.
Gelin alıcılar: Polis.
Gider: Kaybedilen kağıda tekrar para koymak.
Göztt kara: Pişkin kumarbaz, cesur oyun oynayan.
Güverte: Barbut oynanan küçük tahta masa.

-H-
Hafif: Az paralı.
Halalım: Enayi, aptal, kumar hilesi yutan.
Hap etmez: Kurnaz, açık göz, hile geçmez.
Haraç: Zorla alınan.
Harbi zar: Kahvelerde oynanan tavla için verilen doğru, hilesiz zar.
Harbi: Hilesiz, temiz oyun.
Harp edin bakalım: Oyun oynayın, oyuna başlayın.
Harp: Oyun oynamak.
Hasta: Parasız, paseta oyununda kaybeden kağıt.
Havai: Hileli zar.
Haver: Ortak.
Haybeden oynamak: Cebinde parası olmadan oynamak.
Iskarta: Eskimiş, lüzumsuz, fazla kağıt,
îçeri: Kaybetmek.
Iskaleta: Kağıtları kazanılacak bir şekilde dağıtmak, düzeltmek.
İspinoz: Geveze, boş boğaz.
îsvoli: İşaretli kağıtların ortasından, altından kağıt almak, en üstündeki kağıdı muhafaza edip kendine saklamak.
İş: Hile, dalavere.
İşçi: Hile yapan oyuncu, kumar hırsızı.
İşlemek: Kağıtları işaretlemek.
İzmir Bir çeşit zar.

-K-
Kafa: Figüran, suratlı kağıtlar ve onlu.
Kafes: hırsızlık yapmak.
Kamış koy: Aralarını boz.
Kamış koyma: Ara bozma, iş bozma.
Kapak altı: Bir çeşit hilekarlık.
Kapak: Bir çeşit kumar hırsızlığı.
Karagöz: Küçük boyda zar.
Kaşar: Açık göz, kurnaz.
Kaşkariko: Dalavere, hile.
Kaşkaval: Rulet manivelası.
Kavanço: Değiştirmek.
Kement: Hırsızlıkla para kazanmak.
Kereste: Aptal, enayi oyuncu.
Keriz etmek: Hileli oyun oynamak.
Keriz: Enayi, aptal oyuncu.
Kerizci: Hilekar oyuncu.
Kesik kağıt: Zımpara kağıdı ile kenarları hafif hafif alınan iskambil kağıdı.
Kesim: On, on beş kişinin katılımı ile yapılan kumar – hırsızlığı.
Kesmek: Saf bir oyuncunun hile ile parasını almak.
Kılavuz: Paralı, zengin oyuncuları kumarhaneye düşüren, boğuntu yerlerinde paralarını çaldırmaya alet olan adam.
Kıralım: Kaçalım.
Kırpık zar: Kenarlan eğe ile törpülenmiş hileli zar. Kıyakçı: Gözü pek oyuncu, cesur kumarbaz.
Kolpo: Kıvamına getirmek.
Karoydo: Rumca budala, aptal.
Köprü: Bir çeşit kumar hilesi.
Köşk: Sayının azamisi.
Krupye: Bakarada kağıt dağıtan, para hesabını idare eden.
Kuvarta: Bir renkten seri.
Kül yemek: Yanlış hesap yapmak.

-L-
Lambaya baktı: Paseta oyunun da en altta çıkan kağıt.
Leve: El tutma, kağıt alma.
Leze: 14 kağıtla kazanılan sayı.
Lipiron: Oyun oynayıp yenildikten sonra kaybedilen parayı vermemek.

-M-
Madik: Dalavere, aldatma, hesapta şaşırtma.
Mal: Para.
Malama: Altın lira.
Mandepsi: Tuzak.
Mangır: Para.
Mangiz: Para.
Manita: Dalavere, kurnazlık, cinlik.
Mano: Kumarhanecinin oyun oynatma hakkı olarak aldığı para.
Mantarladı: Aldattı, yalan söyledi.
Maya: Sulu, arsız.
Mayin: Enayi, aptal, kumar acemisi.
Mıhlama: Zar atma şekli.
Mikrop: Düşkün kumarbaz, kumarların bütün hilelerini bilen.
Montaj: Poker hilelerinin bir çeşidi.
Mart etmek: Oyunu oynayan bir adamın bütün parasını almak.
Mortladı: Kaybetmek.

-N-
Nahik Çelebi: Aptal oyuncu, daima önüne bakarak oyun oynayan.
Nane molla: Her sözden, her hareketten mana çıkaran, huylu.
Natürel kağıt: Cinsleri üstünden bakılınca anlaşılan bir çeşit iskambil kağıdı.

-Ö-
Öküz: Cıvalı zar.
Ölü: Cıvalı zar.

-P-
Palamut Bakara da yapılan bir çeşit hile şekli.
Papel: İşlenmiş kağıt, iskambil kağıdı.
Pas: Sürekli el yapmak, beş on defa birbiri arkasına sürekli kazanmak.
Pata: Adetçe aynı sayı ve kağıt almak.
Paycı: Kumarhanecinin aldığı oyun oynatma hakkından yani manodan hisse alan.
Pencodo: Piket hilelerinden biri.
Peniz et: Söyle, haber ver.
Petalya: Tuzak.
Pireli: Huylu, şüpheli.
Piyastos: Yakalanmak, tutulmak.
Piyazlamak: Övmek.
Plaka: Barbutta oyuncuların hesabı yazılan taş tahta.
Pontan Kağıt dağıtan adamın karşısındaki oyuncu.
Posta: Para çıkmak, miktar söylemek.
Pot: Ortaya koyulan para.
Pul: Para.
Punt Sayı.

-R-
Rest Poker oyununda, oyuncu önündeki bütün parayı ortaya sürmesidir.
Riziko: Risk.
Rötrikon: Kaput etmek.

-S-
Sabu: Bakara oynamak için iskambil konulan kutu.
Sabunlandım: Bütün paramı kaybettim.
Sağlama bağlamak: Sağlam kazanmak, sigortalı iş.
Sanatım yap: İşi pişir, hazırla.
Satır: Oyunda hırsızlıkla para kazanmak.
Satış: Başkasının parası ile kumar oynayıp bile bile kaybetmek.
Sepet işi: Bakaranın hilelerinden bir çeşit.
Serin gel: Sürdüğün para çok o kadar kağıt vermem,oynamam parayı azalt!
Sirkaf: İskambillerin üst kısımlarına yapılan işaret.
Sota: Kazanç.
Sotala pirimo: Yalnız paseta oyununda kullanılan bir tabirdir.
Su koyverme: Sulanma, arsızlanma.
Surat: Kafa, kız, papaz, onlu ve vale.
Sürtme: Bir çeşit zar atma şekli.

-Ş-
Şanjör. Fiş verip, para alan adam, sarraf.
Şano: Posta çıkılan paranın önüne konulan miktar.

-T-
Talrım: Kumar gereçleri, zar, kağıt, fiş, tabela.
Tasma: Enayi, her çeşit hileyi yutan oyuncu.
Tav, tavlamak: Karşısındakini oyun oynamaya heves-lendirmek.
Tefeci: Faizle para veren adam.
Telgraf: Oyun oynayan bir adamın yanma oturup elini işaretlemek, kağıtlarını haber vermek.
Temizlemek: Oyun oynayan bir adamın bütün parasını almak.
Terse: Bir renkten seri üç kağıt.
Tersu: Kayıp.
Tuapola: Bir deste iskambil.
Tırnaklamak: İskambil kağıtlarına işaret vurmak.
Tırtıklamak: Hile ile para kazanmak.
Tirişör: Kumar hırsızı.
Toka et: Ver.
Tosla: Ver.
Tüymek: Kaçmak, savuşmak.

-U-
Uvertün Açmak.
Uyanık: Kurnaz, hile yutmaz.
Uyuz oldu: Huylandı, şüphelendi.

-Ü-
Üstüne düştü: Parasım almak için hazırlanan hileli bir oyuna bir başka oyuncunun kendi kendine gelip oynaması.
Üstüne oturmak: Para kazandıktan sonra her kağıda gitmemek, her oyuna iştirak etmemek.
Ütülmek: Oyunda kaybetmek, kumarda zarara düşmek.

-Y-V-
Vagon: 20 sayı.(Yalnız fitil oyununda kullanılır)
Yahnilik: Enayi, her türlü hileyi yutan oyuncu.
Yalama: İskambil kağıtlarına işaret koymak.
Yalan söyledi: Hileli zarla gelmesi ümit edilen sayının gelmemesi.
Yapışmak: Oyun teklif etmek, zorla oynatmaya çalışmak.
Yarası var. Kaybetmiş.
Yaylım: Arka arkaya çıkan kağıtların cinsine dikkat etmek, öbür defasında ona göre kağıt çekmek.
Yemez: Kurnaz, hile yutmaz.
Yerini yap: Krediyi sağla, oynayacağın parayı bul an-lamında.
Yolu var: Daha parası var, hepsini kaybetmedi.
Yüklümü: Çok mu?, fazla mı?.
Yürütmek: Gereğinden fazla oynamak.

-Z-
Zarıma bak: Hesabımı tut, eksik fiş vermesinler, paramı çalmasınlar.
Zoruna bas: Kızdır, ambale etmeye çalış.
Zula: Saklamak, yok etmek.